Çelik sektöründe hareketli geçen bir yılın daha sonuna geliyoruz. Olağandışı yükselişlerin ardından hızlı bir düşüş dalgası ve enerji maliyetleri sebebiyle tekrar toparlanma yaşandı. Maliyet endeksli bir fiyatlamadan ziyade talep endeksli bir fiyatlama anormal hareketler getirdi. Bugüne geldiğimizde bir yandan Çin yerel piyasasındaki düşüş ve ABD – AB anlaşma etkileri konuşuluyor. Piyasada üreticilerle büyük alıcılar arasında adeta nefes tutma yarışı var. Üreticiler ocak vade satışlarını tamamlamaya çalışırken; alıcılar da en doğru fiyat seviyesinden alım yapmak için son dakikaya kadar beklemeyi tercih edecek gibi.
Fiyatlarda yükselmeyi gerektirecek bir haber akışı henüz yok ama düşüşü tetikleyecek bir talep daralması da söz konusu değil. Bir büyüğüm bu hafta şöyle bir cümle kurdu: ” Fiyatlar yükselmezse düşer , düşmezse yükselir.” Çelik piyasasını daha iyi özetleyen bir cümle daha olamaz sanıyorum. 10 yıllık çelik serüvenimde art arda 2 sefer aynı fiyat seviyesiyle satış yapmışlığım nadirdir. Her fiyat hareketini de açıklayan mutlaka bir haber akışı, maliyet değişimi, arz – talep denge değişimi olmuştur. Sektör paydaşları birbirini çok sıkı takip eder ve belli başlı firmaların alım kararları sektörde önemli rol oynar. Çoğu zaman bir sürü psikolojisinin etken olduğu gerçeğini de kabul etmek gerek.
Spot piyasada işler çok dinamik. Bulunamayan bir mamülün sahibi çok yüksek fiyatlara satış kovalarken ; satmaya ihtiyacı olan da piyasanın çok altında seviyelerde satabiliyor.
Bu hafta, etkili bir haber akışı olmazsa stabil seyredecek gibi. Haddecilerden satış baskısı yaşayanlar seviyeyi biraz aşağı çekebilir.
Bence çelik piyasasını çok iyi özetleyen müthiş bir anekdotla yazımı sonlandırıyorum.
Kızılderili reisi, oğlunu Harvard Üniversitesine göndermeye karar verir.Oğlu gayet başarılı bir şekilde Harvard’ı bitirir ve döner.Oğluyla gurur duyan kabile reisi, oğluna kendisi sağ olmasına rağmen kabileyi daha ileri götüreceğini söyleyerek kabilenin başına geçmesini emreder.
Kabilenin başına geçen Harvard’lı yeni reis başlar çalışmaya.Kabile hakkında bilimsel analizler yapar, raporlar, planlar hazırlar.Kabilenin kışlık odun ihtiyacının sağlanması için yaptığı ölçme değerlendirme raporuna göre haftanın bir günü odun toplanması yeterlidir.
Haftayı günlere ayıran ve her gün ne iş yapılacağını belirleyen Harvard’lı reis, Kabileye emir verir ve haftada bir gün odun toplanmaya başlar.Bir kaç hafta sonra, ne olur ne olmaz meteorolojiden de kışın nasıl geçeceğini öğreneyim der.
Meteoroloji’den kışın nasıl geçeceğini sorar.Meteorolojidekiler, hava şartlarının birden değişeceğini ve bu kışın önceki yıllara göre ağır geçeceğini söylerler.Bunu duyan yeni reis, raporlarını revize eder ve derhal kabilesine emir verir.Haftada iki gün odun toplatmaya başlar.
Bir hafta sonra yine soluğu meteorolojide alır. Kışın nasıl geçeceğini tekrar sorar.Kışın umulandan daha ağır geçeceğini öğrenen yeni reis, odun toplamayı 3 güne çıkarır.
Sonraki hafta aldığı cevap son yılların en ağır kışıdır odun toplama 4 güne çıkarılır.
Bir sonraki hafta cevap son elli yılın en ağır kışı olacağı, kutup soğuklarının geleceği yönündedir, odun toplamayı 5 güne çıkarır.
Haftalardır yeri göğü odunla doldurtan bizim Harvard’lı kabile reisi yine meteorolojiye soracaktır.Bizim reisi gören/duyan yetkililer perişan vaziyettedirler ve o sormadan cevap verirler.
“Dünyada yeni bir buzul çağı başlayacak, durum o kadar kötü…”
Bizim Şef artık dayanamaz ve sorar, emin misiniz hangi verilere ve sonuçlarına göre cevap veriyorsunuz der.
Cevap şöyledir; “görmüyor musunuz kaç zamandır Kızılderililer öyle bir odun topluyorlar ki durum çok kötü olacak…”